2008/08/07

Karanlığın Hüznü

Bilmem hiç düşündünüz mü? Akşamüstleri yoğun bir hüznün temsilcisi gibidir.
İşte bakın..Yine yorgun bir akşamüstü çökmeye hazırlanıyor bu küçük şehrin üzerine isteksizce...
Biten bir günü uğurlamaya çalışan,maviden griye, sonra hafif bir kızıllıkla birlikte laciverte dönüşmek üzere olan gökyüzünün hüznüdür sanki inen.
Sokaklardaki insanlar bu hüznü farkeder ve adımlarını sıklaştırırlar evlerine doğru telaş içinde. Gittikçe koyulaşan bu karanlıkta belki bu hüzünden kaçma korkusuyla da hızlanmaktadırlar aynı zamanda.
Kimileri de bariz ama nedeni belirsiz bir korkaklık içinde gibidir. Karanlık mıdır onları bu sebepsiz korkuya iten ? Öyle görünmektedir.. Ama çocukluktan beri süregelmiş bir alışkanlık da olabilir, kimbilir ?

Biraz sonra gün ışığının kaybolmasıyla devreye giren, ama henüz aydınlığı farkedilemeyen halojen lambaların belirginleşen ışıkları altında her şey çok daha başka bir görünüme ulaşacaktır.
Bu esnada simsiyah bir şekilde tamamen ortalığı kaplamak için tutkulu bir şekilde acele eden karanlık ve onunla birlikte her şey, sanki görünmeyen ve ürküten bir varlığın emriyle gözle görülür bir biçimde hız kazanmıştır.
Günün hiçbir saatinde görülemeyen bu hareketlilik, bu telaş,doğa ile insanların birbiriyle inat içinde yarışı gibidir aynı zamanda.

İşte bu şaşırtıcı hareketlenme bana bambaşka duygular yaşatıyor...
Kimi zaman ''Neler oluyor?'' dedirtip ürkütücü gibi gelse de o çok sevdiğim siluetlerle harmanlanmış olan görüntüler ve bu olup biten işin özünde derin bir huzur veriyor bana...
Ve koşturmacalarını tamamlayıp kendilerini hızla evlerine atan yorgun insanlar kapılarını kapadıktan sonra da gerisi hayal dünyanıza kalıyor...

Bunu çok seviyorum... Sonrası için gereken; gözlerinizi kapayıp hayal etmek ve kurgulamak. Öylesine güzel senaryolar yazabilirsiniz ki !
Buyrun, her şey sizin elinizde.. Kurgulayın. İmkanlarınız sınırsız.
Elinizde sihirli bir değnek varmışcasına tamamlayın hikayelerinizi tek tek ve gönlünüzce...
Her bir kapının ardında ayrı bir yaşam, ayrı bir öykü var...
Başrol oyuncularınıza dilediğiniz gibi rol verin. Siz siz olun, mutlu edin onları. Hem de hayatları boyunca olamayacakları, inanamayacakları kadar...

Güzel bir dünyada insanca yaşamak için gereken her şeyleri olsun. Öncelikle mutluluk ve sevgiyle donatın onları. Yüzlerine gülücükler kondurmayı unutmayın.
Öylesine memnun ve mutlu olsunlar ki sokaklar en karanlık köşelerine kadar sevinçle atılan ve birbirine karışmış kahkahalarla çınlasın...

Sonra sihirli değneğinizi yavaşça bir kenara bırakın.
Ve sakın ama sakın bu büyüyü bozmayın...