2016/11/03

J. Sebastian Bach'ın Kahve Kantatı

Fotoğrafı İstanbul Mecidiyeköy'de bulunan USLA Uluslararası Servis / Lezzet Akademisi'nde çekmiştim. Yemek konusuna ilgi duyan birinin sabahın erken saatlerinde vize başvurusu için bulunduğu sokakta böyle bir bina karşısına çıktığında hiç düşünmeden, bodoslama içeri dalabildiğini öğrendiğim gün...

Merdivenlerin duvarına kocaman harflerle yazılmış olan Johann Sebastian Bach'a ait sözü o gün ilk kez orada öğrendim.
''Without my morning coffee I'm just like
a dried up piece of roast goat.''
''Sabah kahvemi içmediğimde fırında kurumuş keçi eti gibi oluyorum,'' diyordu Bach. Bu söz benim gibi bir kahve severin elbette ki çok hoşuna gitmişti. Biraz araştırmaya karar verdiğimde öğrendiklerim bir hayli şaşırtıcıydı doğrusu...

Antonio Vivaldi, Carlo Goldoni gibi ünlü müzisyenlerin kahveden etkilenip keman için yazdıkları ''La Bottega del Caffe'' adlı eserleri bulunsa da, kahveden en çok etkilenen müzisyen tartışmasız John Sebastian Bach.
Bir kahve tutkunu olan Bach, Leipzig'de 1732 ve 1734 yılları arasında BWN 211 no'lu bir kantat bestelemiş. Eserdeki dizelere kahve aşkını coşkulu bir şekilde yansıtmış. Coffee Cantata ismi ile daha çok bilinen seküler kantatta anlatılan ise bir babanın kızını kahve tutkusundan vazgeçirmek için çabalayışı, ancak başaramaması. Genç kızın galip gelişi...

Eser, kantat olarak sınıflandırılsa da özünde o dönem Leipzig'de sosyal bir problem haline girmiş olan kahve bağımlılığını komik bir dille anlatan; bir soprano, bir tenor ve bir bariton için yazılmış mini bir opera.
Librettosu, yani sözleri Bach'ın en önemli şair dostlarından 'Picander' lakaplı Christian
Friedrich Henrici’ye ait...
Coffee Cantata'nın yazılmasının en önemli sebebi, Almanya'da kahvenin o yıllarda kadınlara yasaklanmaya çalışılması.
Kahve eşliğinde yapılan sohbetlerde cinsiyet ayrımı yapılması.

J.Sebastian Bach, döneme ait kahve tutkusunu, eserin baş kişisi Lieschen’de simgeleştirmiş. Baba Schlendrian, kahveye büyük bir aşkla bağlanan kızı Lieschen’i yaklaşık 25 dk süren eser boyunca ikna etmeye çalışıyor.
En sonunda baktı olmuyor, böylesi dikbaşlı olmakta ısrar ettiği sürece kocasız kalacağını belirterek tehdit ediyor kızını. Lieschen bu sözlerden sonra ikna olmuş görünse de, özünde asla kahveden vazgeçmek niyetinde değil.
Bu da sarfettiği son sözlerden anlaşılıyor...


"Ei, wie schmeckt der Kaffee süsse"

''Ah, kahve ne tatlı,
binlerce öpücükten daha tatlı,
muscat şarabından daha yumuşak,
Kahve, kahve onsuz olamam;
Eğer bana bir şey ikram edecekseniz
ah, o zaman bana kahve veriniz!''

Alt Görseller: Pinterest